SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

KÜSUF BAHSİ

<< 912 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

24 - (912) حدثنا أ بو عامر الأشعري عبدالله بن براد ومحمد بن العلاء. قالا: حدثنا أبو أسامة عن بريد، عن أبي بردة، عن أبي موسى. قال:

 خسفت الشمس في زمن النبي صلى الله عليه وسلم. فقام فزعا يخشى أن تكون الساعة. حتى أتى المسجد. فقام يصلي بأطول قيام وركوع وسجود. ما رأيته يفعله في صلاة قط. ثم قال "إن هذه الآيات التي يرسل الله، لا تكون لموت أ حد ولا  لحياته. ولكن الله يرسلها يخوف بها عباده. فإ ذا رأيتم منها شيئا فافزعوا إلى ذكره ودعائه واستغفاره".

وفي رواية ابن العلاء: كسفت الشمس. وقال "يخوف عبادة".

 

[ش (فافزعوا) أي التجئوا من عذابه].

 

{24}

Bize Ebû Âmir El-Eş'ari Abdullah b. Berrâd ile Muhammedü'bnü'l-A'la rivayet ettiler. Dedilerki. Bize Ebû Usâme, Büreyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Musa'dan naklen rivayet etti. Ebû Mûsâ şöyle demiş:

 

«Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında güneş tutuldu. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kıyametin kopmasından korkarak telâşla yerinden kalktı ve mescide geldi. Hiç bir namazda yaptığını görmediğim en uzun kıyam rükû' ve sücûd ile namaz kıldı. Sonra şöyle buyurdu:

 

— Şüphesiz ki Allah'ın gönderdiği bu alâmetler hiç bir kimsenin hayâtı ve ölümü için meydana gelemez. Lâkin, Allah onları kullarını korkutmak için gönderir. Şu hâlde siz bu alâmetlerden bir şey görürseniz hemen Allah'ın zikrine, Allah'a duâ ve istiğfâr'a şitâb edin.

 

İbnü'l-Alâ'nın rivayetinde «Kesefet» fiili kullanıldı. O, (bihâ zamiri de kullanmayarak)  «yuhavvihü ibâdehu» dedi.

 

 

İzah:

Bu hadisi Buhâri «Küsûf» bahsinde; Nesâi dahî aynı bahisde tahrîc etmişlerdir.

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in korkması mes'elesini Kirmâni şöyle izah etmiştir: «Bu söz râvi tarafından yapılan bir temsildir. Ve kıyamet'in kopmasından korkan bir kimse gibi telâşlı yerinden kalktı, demiş gibidir. Yoksa Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisi ashabının arasında iken kıyametin kopmıyacağını bildirdi. Allah Teâlâ, ona dinini bütün dînlerden daha fazla yükselteceğini vaad buyurmuştu. Bu vaad henüz yerini bulmamıştır.»

 

Nevevi dahi kıyametten önce güneşin batıdan doğması, dâbbetü'l-Ard, deccal v.s. gibi mutlaka zuhur edecek bir çok mukaddimeleri olmasına bakarak bu hadisi müşkül görmüş: «Bu alâmetler zuhur etmedikçe kıyametin kopacağından nasıl korkulabilir?» demiştir. Buna: «îhtimâl ki o günkü güneş tutulması Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mezkûr alâmetleri öğrenmesinden öncedir; yahut Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kıyametin büyük alâmetlerinden bâzısı zuhur edecek diye korkmuştur.» diye cevap verilmiştir.

 

«Olabilir, râvi Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kıyamet kopuyor diye korktuğunu zannetmiştir. Râvi'nin öyle zannetmesinden Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in hakikaten korkmuş olması lâzım gelmez. Olabilir... Ümmetine bir azâb vukû bulacağından korkmuştur.» diyenler de vardır.

 

Aynî bu cevapların hiç birini İtirazdan hâli görmemekte ve Kirmani'nin sözünü beğenmektedir.

 

Allah'ın gönderdiği bu âyetler...» buyurmakla Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Husuf, Kusûf, Zelzele, şiddetli rüzgâr v.s. gibi şeylere işaret etmiştir. Çünkü bunların her biri ile Allah Teâlâ kullarını korkutur. Bundan da anlaşılır ki: Zikir, duâ ve namaz gibi tâatlara iltica etmek yalnız ay ve güneş tutulduğu zamana mahsûs değildir. Hanefiiler'in mezhebi de budur.

 

Bazıları: «Bu rivayette namaz zikredilmemiştir, binaenaleyh bu hadîsle her korkunç hadise karşısında namaz kılmayı müstahab görenlere delil yoktur.» demişlerse de, bu babda hüccet, yalnız bu hadîs değildir. Başka rivayetlerde ise: «Allah'ın zikrine şitâb edin.» buyurulmuştur ki, bunda namazı müstahab görenlere delil vardır. Çünkü namaza: Zikir, denilir. Namazda zikrullah'ın birsürü çeşidi vardır.